Dert Ortağım Benim
-
01.11.2015
Sorunsuz insan olmadığını çok iyi biliyoruz. Önemli olan sorunları açabileceğimiz, bizimle paylaşan bir dert ortağımızın olması... Karşımızdaki insanı dikkatle ve sabırla dinlemek, onu üzmeden derdine ışık tutmak, uğradığı haksızlıkları anlatırken yürekten onaylamak, mümkünse daha derin ve objektif düşünmesini sağlamak “Dert ortağı” nın en doğru tanımıdır kanımca.
Çünkü insanların bir derdi olduğunda aradıkları ilk hatta tek şey, güvendikleri birine içlerini dökmektir. İçinden geldiği gibi, adeta bir psikolog koltuğunda anlatırcasına... Dertleşmek, çene çalmak kısaca sohbet etmektir. İstedikleri akıl almak ya da çözüm önerisi değil “Deşarj” olmaktır.
Oysa bizler genlde, “Gel bir de iyi tarafından bak...” ya da “Senden kötüleri de var,” hatta “Komşumun başına gelenleri bir anlatsam, dudağın uçuklar,” gibi mukayeseli, akıl veren, yol gösteren cümleler ve yanıtlarla katılırız anlattıklarına. Bu davranışımızla da hata yaparız. Oysaki dert yananın bizden beklediği, dikkatle dinlenilmesi, karşısındakinin dost sıcaklığını hissetmesi, kendine hak verilmesidir.
Dert dinlerken ne denli samimi ve anlayış içinde olduğumuzu karşı tarafa yansıtmalıyız. Karşımızdaki de kendisini dinleyen ve anlayan birinin varlığından fevkalade hoşnut kalacaktır. O, bizden ne yapması ya da nasıl hissetmesi gerektiğine ilişkin söylev beklememektedir. Sadece göğüs kafesinin içindekini dışarıya dökmek istemektedir.
Yaşamımızdaki başarı, huzur ve mutluluk diğer insanlarla uyumlu ilişki kurmamıza, sosyal becerilerimize bağlıdır. Onlarla işbirliği yapabilmek, iyi geçinmek için de çoğu zaman dert ortağı olmak zorundayız. Kendimizi bu yönde geliştirirsek, eğitirsek diğer insanlarla iyi, doğru ve güzel geçinme konusunda düzeyli bir beceriye kavuşmamız mümkündür.
Unutmamamız gereken bir takım olumlu ve yapıcı davranış modelleri vardır. Kanımca ilk sırada içten bir gülümseme gelir. Çok da etkili bir adımdır. Çinliler, “Gülümsemeyi bilmeyen dükkan açmasın,” der. Karşımızdaki kişiye, “Seni olduğun gibi, tüm artı ve eksilerinle kabul ediyorum,” mesajını verir. O da kendini değerli, önemli, anlamlı hisseder ve rahatlar.
Bir diğeri, “Ben kolay anlaşılan, arkadaş canlısı, bir çok konuyu rahatlıkla konuşabileceğiniz biriyim” duygusunu vermektir. Bunu başarmanın yolu da, onu tüm dikkatimizle, sıkılmadan dinlemektir. Dinlemek, insan ilişkilerindeki dikkatin, ilginin gerçek ölçüsüdür. Dikkatle, yoğunlaşarak dinlediğimiz zaman, onun bizim için değerli olduğunu ona yansıtmış oluruz. Bu o kişiyi fevkalade rahatlatır, mutlu kılar.
Dostların, arkadaşların yanı sıra en iyi liderler ve yöneticiler de başkalarını can kulağıyla dinleyen, insan psikolojisinden anlayan yapıya sahip olanlardır. Yalnızca dinlemek bile ona hak vermektir. Dertleşme hakkını teslim etmektir.
Birisi bizi dikkatle, hoşnutlukla, anlayışla dinlerse ona güveniriz. Biz ona güvenince o da bize daha yakın davranır, güvenir ve bir dostluk ortamı oluşur. Bu ortamın oluşturduğu enerji ile karşımızdaki kişi kendine daha çok değer verir, sever, güçlenir. Bir insanı dikkatle dinlemek, dinleyene müthiş bir kişisel ustalık ve iç disiplin kazandırır. İçsel disiplin güçlü bir özelliktir.
Dinlemek çok güçlü bir iletişim davranışıdır. Bir kişiye, var oluşunun en derin anlamını yaşatmanın öncelikli yoludur. İnsanlar ancak başkası tarafından dinlenirken kendilerini bulur, yalnız, çaresiz ve kimsesiz olma düşüncesinden kurtulur.
Çoğumuz dostlukların konuşma sonucu oluştuğunu ve kök saldığını düşünürüz. Bu doğru değildir. Gerçek dostluk dinleme sonucu oluşur. Her iki taraf birbirini içtenlikle dinlerse adeta “Ruhsal kan kardeşliği” yaşanır.
Karşımızdakine vereceğimiz üçüncü mesaj, onun dertlerine rağmen birlikte olmaktan, onu dinlemekten hoşnut olduğumuzu ona göstermektir. İnsan psikolojisinin en derin ihtiyacı “Hoşnut olunma” isteğidir. Değerli ve sevilen biri olduğu duygularını yaratır. Başkalarını mutlu edebilenler de en mutlu olabilen insanlardır.
Dert döken cömertlik, kararlılık, hayırseverlik, dakiklik, hoşgörü ve kültür zenginliği gibi özelliklere sahipse onu övmek, iltifat etmek kendi değerini anlamasına yardımcı olacak ve dertleri ile savaşmakta ona güç verecektir. Onun mutluluğu bize de yansıyacaktır.
Ortaya paylaşılan bir mutluluk tablosu çıkar. Paylaşılan mutluluk ise temeli olan, güçlü, kalıcı bir mutluluktur. Başkalarının mutluluğu ile bizi de mutlu kılan ruh halleri hayatın anlamını yeniler, içimize tarifi zor “Aydınlıklar” katar.
Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey yalnızca içtenlikle ve sevgiyle yapılanların kazancıdır!..