Sohbet Sofraları


  • 01.02.2014

    Hemşehrim ve değerli dostum Altan Öymen, çocuklarımın “İş yaşamımın 50.yılı”nı kutlama adına hazırladıkları “Dostlarının Kaleminden Yılmaz Ulusoy” adlı kitaba yazdığı metinde, artık benim için bir gelenek haline gelmiş “Öğle Yemekleri”nden övgüyle bahsetmiş. Kendisine buradan öncelikle teşekkür ediyorum.

    Çok hoş bir rastlantı ki, dostum Cüneyt Arkın da aynı konuya değinmiş ve şu satırları kaleme almış; “Sık sık tekrarlanan toplantı ve yemeklerde, Sayın Ulusoy’un evinde değerli doktorları, mühendisleri, hariciyecileri, sanayicileri, iş adamlarını, Yaşar N. Öztürk gibi bilim adamlarını ve değişik sanat icra eden sanatçıları görürsünüz. Geç vakitlere kadar süren sohbetlerde sanat, kültür, tarih, müzik, siyaset yani herşey konuşulur. Çok şey öğrenirsiniz,”

     Gerçekten de yalnız yemek yemeyi, bir nimeti paylaşamayacağım için sevmem. Bu nedenle de hep eş, dost ve arkadaş davet ederim. Sağolsunlar beni kırmazlar ve yemekleri şenlendirirler. Sayın Öymen’in, “Toplumun değişik kesimlerinden dostlarını çağırıyor. Sanatçı, mimar, yazar, siyasetçi, bürokrat... Tanışmayanlar tanışır. Görüşleri farklı olanlar tartışır (Tabii tartışma dostça geçiyor. Bağrışma, çağrışma olmuyor) Toplumun gündemindeki konular üzerinde öyle bir sohbet sürüp gider ki, insan vaktin nasıl geçtiğini fark etmiyor,” satırları benim yapmak istediklerimi çok doğru ve açık şekilde anlatıyor. 

    Bütün bunlar bana mutluluk veriyor. Bir şeyler öğreniyorum. Bilgi alış verişi oluyor, insanlar birbirlerini daha yakından tanıyorlar. Teknolojini bunca yaşamımıza hakim olduğu günümüzde, geçmiş yıllarda olduğu gibi yüz yüze konuşmanın tadına varabiliyoruz. 

    Gözden göze, dilden kulağa, elin duruşundan karşıdakine vücut dilinin ilettiği mesajlar dahil olumlu ya da olumsuz bir akım vardır. Amacım olumlu akımları olan insanları bir araya getirmek. Bu da, yüzyüze bakış ve sohbet ile gerçekleşir. Tabii ki teknolojiye saygım var, yeniliği kabul ediyorum ama cep telefonlarının insanları birbirinden böylesine uzaklaştırmasına, soyutlamasına da son derece üzülüyorum.

     Sayın Öymen yazısını, “Farklı görüşler arasında dostça konuşma ve tartışma konusunda öğle sohbetleriyle verdiği güzel örneğin, başta siyaset olmak üzere toplum hayatının diğer kesimlerine de yayılması için bir şeyler yapsın. Sanırım o dostça tartışmalara ulaşılması, toplumumuzun şu sıralarda en önemli ihtiyaçlarından biridir,”  diyerek noktalamış. Ne kadar doğru bir teşhis!.. 

    Bu yazıyı sayın Öymen’in yazdıklarından esinlenerek kaleme aldım. Sohbetimize katılmayanların, sohbetin anlamı ve önemi üzerine düşünmelerini istedim. 

    Sohbet deyip geçmeyelim. Dostça... Arkadaşca... Konuşmak, yarenlik etmek, dozunda kalmak şartıyla dertleşmek günümüz insanının en büyük ihtiyacıdır. Beyin yorgunluğunu azaltır, mutluluk verir. “İnsan insanın pasını alır” deyişi çok doğrudur. Sohbet tanımadığımız kişileri tanıma fırsatıdır. “Sorma kişinin aslını, sohbetinen bellidir,” tanımlaması da gene çok doğru bir yaklaşımdır. Karşımızdakinin konuşma şekli, cümle içinde sık sık kullandığı kelimeler, jest ve mimikleri onu ele verir. 

    Yetişkinlerin bilgilerini, deneyimlerini, maharetlerini yeni nesillere aktarmalarının pek çok yolu vardır. Sohbet bunlardan biridir. Dostları ile sohbetin sıcaklığını, mutluluğunu, karşılıklı konuşarak kaynaşmanın derinliğini yaşamayan insanların, Tanrı’nın lütfettiği bu yaşam güzelliğinden yararlanamadıkları için önce kendilerine ihanet ettiklerini düşünüyorum. 

    Oysa insan sosyal bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz. Ahbaplığa, eşe, dosta, yarenliğe ihtiyacı vardır. Sohbet su gibi, ekmek gibi insanın yaşamsal gıdasıdır. Tasaffuvta sohbetin yeri çok özeldir. Yunus Emre:

    Önce doğru iman et, haramdan el etek çek

    Ruha gıdadır sohbet, badem helvası değil

    Der. Başka söze ne hacet!.. 

    Ülkemizde sohbet denildiğinde ve erkekler arasında ise önce spor daha doğrusu futbol maçları, sonra siyaset, toplumsal sorunlar ve ekonomik dertler akla gelir. Eşinden şikayet eden erkek oranı da az değildir. Kadınların ilk aklına gelen moda ve giyim, bir de üzerine  sosyal statüdür. Bilimsellik, sanat ve edebiyat üzerine sohbetler çok kısıtlı ortamlarda geçerlidir. Geneline baktığımızda ise sohbetin eğitici, öğretici, faydalı yönlerinden yeterli miktarda yararlandığımız söylenemez. 

    Sohbetlerin sonunda vedalaşan dostlarımın yüz ifadelerine dikkat ederim. Çoğunluk rahat, güler yüzlü, geldiğinden daha enerjik ve canlı bir görünüme sahiptirler. Buna ben de dahilim. Bu görünüm bana gerçek bir neşe ve mutluluk verir. 

    İnsanların gerçek anlamda çok sevilecek, yürek ısıtan yönleri vardır. Fırsat yaratamazsak bu detayları göremeyiz. İnsanlarla bir arada bulunmak, bu olumlu özellikleri ortaya çıkarabilmek için iyi bir fırsattır. Bunun tam tersi de olasıdır. Öyle ya, bazen huysuzluklar, gerginlikler de ortaya dökülebilir. Ancak, derler ya, “Gülü seven dikenine katlanır,”  

    İnsanların iyi taraflarını dile getirmek, aşırıya kaçmadan, abartmadan söz etmek ortama olumlu bir enerji verir, sohbet dilini de zenginleştirir.  

    Hepimiz yaşam boyu kendimizi ve başkalarını anlama, yaşama değer katma yolunda birer yolcuyuz. Sohbet bu yolu kolaylaştırıyor, renklendiriyor. Yokuşları çıkarken, tümsekleri aşarken daha az yoruluyoruz. Sohbete katılan her dost kendine özgün bir farkındalık dünyasının kapılarını açıyor. Akıl ve gönül birikimimize zenginlik katıyor. 

    Tarih boyunca, yalnızca bilmekle yetinen toplumlar, medeniyetin ilerleme yarışında hep geride kalmışlardır, tökezlemişlerdir. Oysa konuşan, sorgulayan, sorgulamayı sürekli kılan toplumlar dünyanın geleceğinin temellerinin atılmasında asıl önemli rolü oynamışlardır. 

    Sohbet konuşma ile gerçeğe dönüşür ve konuşmanın aracı “Söz”dür. Söz ise enerjidir, güçtür. Söyleyenin olumlu, olumsuz enerjisini, düşüncesini ve duygularını taşır. İşte bu enerjiyi, duyguyu ve düşünceleri paylaşabilmenin en iyi yolu sohbetlere katılabilmektir. Tüm dostlarıma, okurlarıma doğru, bilgili, iyi insanlarla nüktelerle süslenmiş, mutluluk içeren sohbet ortamları diliyorum.