Anılarımız ve Anıt Ağaçlarımız


  • 01.06.2016

    Mayıs ayında yayınladığım ağaç sevgisi yazım üzerine dostlarımdan, okurlarımdan konuya ilişkin birçok geribildirim aldım. Genel olarak eleştirel ve destekleyici olanlarının yanı sıra en çok dikkatimi çeken “anıt ağaç” konusunda yoğun bilgilenme isteğiydi.

    Tarih boyunca ormanlar yalnızca ağaç toplulukları olmaktan öte, insanlar için yerleşim alanı da olmuştur. İnsanlar ormanlarda avlanmış, kamp kurmuş, dinlenmiş, keyifli dakikalarına mekan yapmışlardır. Her birimiz anı dağarcığımızdaki böyle anları tekrar tekrar yaşarız.
     
    Okuduğumuz romanlardan, öykülerden, izlediğimiz filmlerden aklımızda kalan, hayalimizi süsleyen pek çok ağaç ve orman olduğunu da şöyle bir hatırlayalım; İngiliz halk kahramanı Robin Hood, adamlarıyla ağaçlarda yaşamış, halkın gönlüne giren neşeli bir hayat sürmüştür. Yine çocukluk ve gençlik yıllarımızın ünlü kahramanı TARZAN çok büyük ormanlarda, ağaçlarda daldan dala atlayarak aramıştır “Jane”ini...
     
    Çok uzaklara gitmeden “Manisa Tarzanı” nı da hatırlayalım. Kendisini doğaya ve ağaçlara adayan Ahmet Bedevi yıllarca Manisa ormanlarında yaşamış ve aynı yerde veda etmiştir dünyaya. Salıncağımız için yere paralel, kalın dalı olan ağaçları az mı aradık?!. Bindiğimiz ilk sandal ya da nehirde karşıdan karşıya geçtiğimiz o ilkel sal bizlere ağaçların hediyesi değil midir?.. 
     
    Yıllar önce izlediğim siyah beyaz bir Türk filmini dün gibi hatırlarım. Filmin erkek kahramanı Fikret Hakan, verem hastası olan sevgilisi Muhterem Nur’a uzak bir köyden söktüğü çam ağacını bir at arabasına yükler ve ona getirir. Verem hastası olan sevgilisi iyileşsin diye!..
     
    Her biri yaşamımıza şöyle ya da böyle girmiş bu “Anı Ağaç” lar, hayallerimizin ve anılarımızın “Anıt Ağaç”ları değil midir aynı zamanda?!.
     
    Burgazada’nın Yeni Sokağı’nda boşalmış içinden insanların geçebildiği yaşlı bir çınar ağacı vardır. Üzerine Adalar Belediyesi bir plaket koymuştur. 616 yaşındaki bu yaşlı çınar yeni yaprakları ile yaşamaya devam eder aradan asırlar geçse de!..
     
    Sakız ağaçları toplu halde Moda semtinin sokak kenarlarında ve Salacak sırtlarının eğiminde topraktan taşan kökleriyle hala bir anıt gibi yaşayıp durur günümüzde. 
     
    İmrahor Cami’nin bahçesinde de gövdesi oyuk yaşlı bir çınar ağacı vardır. Bu oyukta kırk yıl kadar önce Pakistanlı bir boyacı aylarca yaşamış, yaşlı çınar şefkatle bakmıştır kucağına sığınan o insana. 
     
    Her ne kadar “Anıt Ağaç” olarak bahsini geçiriyor olsam da, anılarımıza yer yapan her anı ağacın “Anıt Ağaç” olması öyle hiç de kolay değildir. Yalnızca yaşlı olması yeterli olmaz. Tarihte iz bırakmış, yerel kültüre katkıda bulunmuş ve estetik özelliklerinin olması gerekiyor. Bir başka deyişle de, her yaşlı ağaç anıt ağaç değildir.
     
    İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Anabilim Dalı’ndan Prof. Ünal Asan, anıt ağacını “Anıt Ağaç yaş, çap, ve boyuyla kendi türünün alışılmış ölçütlerinin üzerinde olmalı. Yöre folklorunda, kültür ve tarihinde özel yeri bulunmalı. Çap ve boy gibi fiziksel özellikler en önemli belirleyiciler. Bunların yanında ağaca atıf olunan kültürel değerler de önemlidir” olarak anlatır.
     
    Örneğin Neyzen Tevfik’in sakız ağacı bu konuda iyi bir örnektir. Pendik’te kuru gövdesi kalmış bir sakız ağacı... 150 yaşındaki bu yaşlı ağacın altında Neyzen Tevfik ney çaldığı için anıt ağaç sayılıp sayılmayacağı araştırması halen sürüyor.
     
    Bir İstanbul sevdalısı olan Çelik Gülersoy, “İstanbul’un Anıt Ağaçları” kitabında, Alibeyköy’deki Hacı Kazım Keskin Mandırası’ndaki bir çınardan bahseder. Çevresi 12 metre, içi kovuk olan bu ağacın yaşının 1500 olduğu sanılıyor. Şimdilik İstanbul’un en yaşlı ağacı olarak kabul ediliyor bu ağaç...
     
    Anadolu Kavağı’nda, iskeleden sola doğru yürüdüğünüzde karşınıza Midilli Ali Reis Camii çıkar. Bahçesinde “Doğu çınarı” adı verilmiş devasal bir çınar vardır. Çevresi 6 metre, çapı 1,91 metredir. Bu ağacın altında sevgililer oturur, birbirlerin şarkılar söylerlermiş. 200’lü yaşlarda olduğu tahmin ediliyor.
    Beykoz, Akbaba Köyü’ne gidilirken, Ahmet Rasim’in evinin arkasında Cumartesi günleri Pazar kurulan alanda 15 kadar çınar bulunuyor. Bunların 5-6 tanesi yaklaşık 300 yaşındalar. 
     
    Çayırbaşı’ndan Bahçeköy’e giderken Bilezikçi Çiftliği’nin yanı başında, sağda, sekiz kollu “Ahtapot Çınar”... Burada bir de “Ağıl” adında bir ağaç daha var.  Ahtapot çınar 1000 yaşında, çevresi 14 metre. İçi 15 metrekarelik bir oda kadar boşluk. Eskiden bu boşlukta koyun beslenirmiş.
     
    İstanbul’un çeşitli semtlerinde ve Anadolu’nun pek çok yöresinde böylesine anıt ağaçlarımız yaşamaktadır. Bu anıt ağaçlar, Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kurulları tarafından tastikleniyor ve koruma altına alınıyor. “Anıt Ağaç” kategorisindeki bir ağacın budanması için bile koruma kurullarından izin alınması gerekiyor.
     
    Ağacıyla, toprağı, suyu ve havasıyla tüm doğa bizim yaşamımızı sürdürebilmemiz için var edilmiştir. Nasıl ki varlığımızı, çocuklarımızın geleceğini, ülkemizi koruyorsak başta ağaçlar olmak üzere tüm doğayı korumak geleceğimizi kurtarmaktır. 
     
    Almanya’da dinlenme ve ruh sağlığı adına ormanları ziyaret edenlerin sayısının kent müzelerini ziyaret edenlerin 40 katı olduğu belirtilmiştir. Bu örnekten yola çıkarak bizler de ağaçlarımızı korumak için somut adımlar atalım. Dilerim ki, düşüncelerimiz satırlarda donup kalmasın ve onlar yalnızca anılarımızda değil, birer “anıt ağaç” olarak yaşayan dünyamızda da bütün görkemleriyle varlıklarını sürdürsünler.