Paylaşmak Erdemdir
-
01.01.2016
Yaşamın güzelliği, doğruluğu, anlamı, tadı, tuzu yalnız yaşamamaktan geçer. Ne güzel söylenmiştir; yalnızlık Allah’a mahsustur... Ancak paylaşırsak yalnızlığı yok ederiz. Yalnızlık sadece başka bir insanın varlığı ile yok olur. İnsan yaşamını bir başkasıyla paylaşınca insanca yaşamı yakalar. Bir başka açıdan bakıldığında da, paylaşmak belki de hayatın anlamıdır. Bu küçücük kelimede mutluluk iksirinin gizlendiğini düşünüyorum. Bilgelik yolunda da ilk adımlar var sanki...
Dünyanın her yerinde insanların en çok paylaştıkları ve üzerine “paylaşma” sözcüğünün kullanıldığı, ana gıda maddesi ekmektir. Antoine de Saint Exupéry
, dünyada en çok okunanlar listesinde her zaman yer alan “Küçük Prens” kitabında der ki ; Kıtlık ekmeğin paylaşılmasına yol açar. Ekmeğin paylaşılması ise ekmekten daha tatlıdır!..Bir lokmayı paylaşırcasına, acıları paylaşarak onlara meydan okumak ve sevinçlerin, mutluluklarının artmasını sağlamak, sevdiğimiz bir dostumuza, arkadaşımıza, komşumuza onu sevdiğimizi söyleyerek, davranışlarımıza yansıtarak paylaşmak onu mutlu etmenin en kısa yoludur belki de.
Dünyamızı, köyümüzü, evimizi, kültürümüzü kısaca evrende sahip olduğumuz her şeyi, bu dünyada yolcu olduğumuzu unutmadan paylaşmalıyız. Paylaşmak dendiğinde insanların aklına hemen maddi şeyler geliyor. Bu güzelliğin içinde mutlaka bu da var ama önce insanların yaşamını, sevinçlerini, acılarını, dertlerini, yalnızlıklarını paylaşmak gelir. Başkasının acısını paylaşmak kadar insana huzur veren, manevi bir haz yoktur. Bir ölüm acısını paylaşmak ne yüce bir davranıştır.
Paylaşmak için insanın zamanını vermeyi bilmesi, zaman ayırması gerekiyor. Demek ki zamanı da paylaşmalıyız. Günümüz yaşam şartlarını düşündüğümüzde ise belki de en zor olanı bu!..
Maddi olanaklar açısından fakir olmak zor, sıkıntılı bir gerçek. Evet çok zor!.. Ancak diğer fakirlikler daha da zordur, acı ve düşündürücüdür. Zaman fakiri, akıl fakiri, sevgi fakiri, gönül fakiri, öğrenme fakiri, bilgi fakiri, okuma fakiri insanları görünce çok üzülüyorum. Para fakiri gün olur “zeytin ekmek” ile doyar. Ama akıl fakiri aklını nasıl zenginleştireceğini bilmez. Öyle kalır. Onu doyurmazsınız. Beyin fakiri olduğunda ancak kendi iradesi ile aklını geliştirebilir. Yoksa bir ömür boyu boş beyin, işlemeyen bir akıl ile yaşar ve ölür.
Bilgi fakiri de öyle. Kitap okumaz, gazete bile okumaz ise akıl da çalışmaz ya da kısıtlı çalışır. Tecrübeleri de kısıtlıdır. Farkındalığı, anlayışı çok sınırlıdır. Bu şartlardaki insan hem kendi geri kalır hem ailesini geri bırakır hem de toplumu...
İnsanoğlu mutluluğu ve huzuru maddi, manevi değerlerini ve gücünü başkalarıyla paylaşarak elde eder. İnsan sosyal bir varlıktır. Yaşadığı toplumun bir üyesidir. Bir topumdaki bireyler farklı yetenek ve özellik taşırlar. O nedenle de her daim birbirlerine ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların giderilmesinde birbirlerine yardımcı olmaları topumun bilincini güçlendirir.
Yardımlaşma ve paylaşma topumun manen ve maddeten yücelmesine yardımcı olur. Ekonomik ve sosyal dengesizlikleri önler. Toplumun geleceğini aydınlık kılar. Özellikle çocuklarımıza paylaşmayı öğretmek, gelecek nesillerin, dünya geleceğinin önünü açmaktır. Huzurlu, dengeli, mutlu insan sayısının çoğalmasına yardımcı olmaktır. Bu nedenle, çocuklarımıza, gençlerimize vereceğimiz eğitimin temel konusu “Paylaşmayı öğrenmek” olmalıdır.
Beyinlere bilgi yığmak yaşam okulunda yeterli olmayabilir. Çocuğun, gencin kendi benzersizliğini anlamasına yardımcı olmak, bunu aldığı kitabi bilgilerle nasıl geliştirebileceğini ve sonrasında başkalarıyla nasıl paylaşacağını öğretmek gerekir.
Kendi yaşamımda, elimden geldiğince torunlarıma sabırla, yaşam içinde, canlı örneklerle paylaşmanın ne denli önemli olduğunu göstermeye çaba sarf ediyorum. Manevi yapıları ve kişilik olarak gelişmelerini izliyorum. Biliyorum ki, paylaşma duygusu, anlayışı ve pratiği olgunlaşmanın bir göstergesidir.
İş, spor, siyaset dünyasında, her türlü sosyal yaşamda, özetle insanoğlunun birlikte var olduğu her ortamda paylaşmak mutlu olmanın, başarmanın, birlik halinde yücelmenin en kısa yoludur.
Dünyanın bir çok sorunu çözülmeden krize dönüşmektedir. Bu sorunlar kaba kuvvet kullanmadan görüş alışverişleri, toplantılar, müzakereler, tartışmalar ile ancak barış içinde çözülebiliyor. İşte tüm bu gelişmelerde krizleri çözen anahtar; “Barış-Anlayış-Empati-Karşılıklı saygı” bütünlüğünde çözüm yollarının bulunması “Paylaşmak” fiilinden geçer!..
Yaşamı anlamak dışa dönük bir yolculuktur. Bizi başarı, yaratıcılık, başkalarına yararlı olmak ve alçak gönüllülüğe götürür. Yaşamımızı başkaları ile paylaşmak bu yolda bize tecrübe, bilgi, yeni düşünce pratikleri kazandırır.
Kendimizi anlamak içe doğru bir yolculuktur. Bizi huzura, aydınlanmaya, kendimize ve Tanrı’ya güvene götürür. En zor yolculuk budur. Güvendiğimiz dostlar ile bu yolculuğu paylaşmak yolu kısaltır. Paylaştıklarımız bu kişilere de öngörü, tecrübe ve aydınlanma kazandırır.
İnsanı anlamak ise insan ilişkilerinin yolunu açar. İnsanı anlamak hem içe hem dışa yönelik zor bir yolculuktur. Gidiş-geliş zorunluluğu vardır. Bizi uyuma, mutluluğa, olumlu ilişkiler dengesine, bilgeliğe taşır. Paylaşmak da bu dik yokuşu tırmanmamızı kolaylaştırır.
Yaşamımıza doğru ve güzel bir anlam katmak adına unutmayalım ki, paylaşmak mutluluktur... Paylaşmak erdemdir...