Eğitim Yaşamın Kendisidir


  • 01.01.2015

    Eğitim, ilkokuldan başlayarak üniversitede akademik düzeydeki programlarla, kişinin yaşamı adına gerekli olan bilgi, teknik donanım, beceri ve kabiliyetleri bir sistem bütünlüğü içinde kazanmasıdır. Kısaca, “Doğumla başlar, son nefese kadar sürer” diyebiliriz.

    Kültürel, sosyal, politik, ekonomik ve kişisel gerçekler birbirleriyle bağlantılı olarak, aynı anda eğitimin içinde yer alır. Tüm zamanlar için de eğitimin geçerli bir tanımlamasının, ideal formatının tespiti zordur.

    Eğitim, devamlı değişen bir sosyal süreçtir. Çünkü insana yön veren tüm bilgiler statik olmayıp, devamlı gelişmektedir. Yazar Prof. Isaac Asimov’un bu konudaki, “Günümüzde hayatın bence en üzücü tarafı, bilimin bilgiyi biriktirme hızının, toplumun bilgelik edinme hızından daha fazla olmasıdır,” şeklindeki yaklaşımı tümüyle bir gerçeği ifade eder.

    “Eğitim” kelime olarak, Latince EDUCARE fiilinden gelir. Yapmak, ayağa kaldırmak, dikmek, inşa etmek anlamındadır. İnsanı ve insanlığı eğiterek daha güzelini, daha yararlısını düşünen ve bencil olmayan bir düzeye getirmektir.

    Günümüz modern eğitimi, gençliğin sıkıntılarını, aile ve toplum sorunlarını, demokratik kültürün giderek olumsuzlaşması ve değer yitirmesini, finansal alandaki ekonomik sorunları, ekolojik dengedeki değişimleri, yaşamakta olduğumuz zaman diliminin güncel sorunlarını anlamak, çözüm üretmek, ulusal ve uluslararası boyutlarda gündemde tutmak eğilimindedir. Bu çok zor ve karmaşık bir yaklaşım olsa da, takdir edilecek bir anlayış ya da vizyon içerir.

    Düşüncelerim ve çalışmalarım sonucunda tespit ettiğim ve unutulmak üzere olan husus, “günümüz eğitiminde merhamet, adalet, cömertlik gibi temel ahlaki değerler hangi kaynak, hangi anlayış baz alınarak beslenecektir?” sorusudur. Bu soru gelecek nesillerin eğitimini yönlendirecek önemli bir sorunun da kendisidir. Çünkü teknik ve bilim ilerledikçe, manevi değerler unutulmaya ve değer kaybetmeye başlamaktadır.

    Yıllar önce tespit ettiğim ve esas aldığım “3E” formülümde çok haklı olduğumu zaman sıkça teyit etmektedir. Bu 3E formülü;

    Eğitim

    Ekonomi

    Enflasyon olarak düşündüğümüzde,

    Eğitim ekonomiyi, enflasyonu doğru yönlendiren ilk etkendir. Ve de iktisadi yapı, sosyal bütünlük her şeyden önce sağlam bir ahlak kültürü ile sağlanır. Enflasyon mücadelesinde de ahlak ve sencil davranışa hesap-kitap kadar öncelik verilmesi gerekir.

    Şimdi de “Ülkemiz eğitimde hangi aşamada?” sorusunun cevabını arayalım; ya da şöyle bir soruyla, 34 OECD ülkeleri arasında onaltıncı ekonomiye sahip Türkiye, eğitimde hangi düzeydedir?

    “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı – PİSA,” OECD tarafından 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi-beceri-donanım-kavrama düzeyini değerlendiren bir araştırma projesidir. PİSA çalışmalarını dört başlık altında sınıflandırır; Matematik... Okuma-anlama... Bilim... Problem çözme... Bu temel bilgi ve becerileri öğretemezsek zenginleşemeyiz, ilerleyemeyiz!.. Araştırmaların sonuçlarına göre de Türkiye 65 ülke arasında 44. sırada, 34 OECD ülkeleri arasında da sondan ikinci durumdadır.

    Ülkemizde yıllardır icat yok, bilim adamı parmakla gösterilecek kadar az, yenilik yok denecek düzeyde, işsizlik ürkütücü boyutlarda ve sanayi geriliyor. Şu andaki resim ülkemiz adına hiç de iç açıcı değil. Yarınlar da bize bilgisiz ve mesleksiz genç yığınların korkutucu haberini veriyor.

    Gün yitirmeden eğitim politikasını değiştirmeli, eğitimin kalitesini acilen iyileştirmeliyiz. Öğrencilerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamalı, ezbere bağlı ders programlarını en kısa zamanda modern dünyanın uygulama düzeyine getirmeliyiz. Bilmeliyiz ki, ezber yerine aklını kullanan gençler bizi ileriye taşıyacaktır.

    Eğitim okuldan sonra da devam eder. Şu bir gerçektir ki, en zor okul “Yaşam Okulu”dur. Ne zaman sınava gireceğinizi bu okulda asla bilemezsiniz. Hangi sınıfta olduğunuzu da size söylemezler. Kopya çekemezsiniz çünkü herkesin sınav sorusu farklıdır. Başarı, bilgi ve akıl ikilisinin bütünlüğünden elde edilir. Zaman zaman da gönül ve sevgi ikilisine danışmak gerekir.

    İngiliz “THE” kuruluşu, global düzeyde tanınan ve geçerliliği olan üst düzey eğitim konusunda yetkili bir kuruluştur. THE’nın 2014 çalışması sonucu üniversiteler arası yaptığı değerlendirmede ülkemizden ODTÜ itibar sıralamasında ilk 100’e girmiştir. Boğaziçi Üniversitesi de aynı değerlendirmede ilk 150 arasındadır. Son yıllarda hızla çoğalan ve yayılan üniversitelerimizin durumu pek iç açıcı olmasa da, yukarıdaki sonuçlar ülkem adına onurlandırıcı, mutluluk yaratan ve cesaret veren bir gelişmedir. İki üniversitemizin gösterdiği başarının ana hatlarının etüd edilip diğer üniversitelerde uygulanması en azından çözüm yolunda önemli bir adım olacaktır.

    Sonuç olarak kitaplarımda, televizyon sohbetlerimde, çeşitli konferanslarımda defalarca tekrarladığım gibi bir kez daha, “Eğitim yaşamın kendisidir,” diyorum.