Yarın Dünden Başlar
-
01.04.2016
Rahmetli babam evde, iş yerinde, yolda ya da bir sohbet sırasında ve yeri geldiğinde “Her şey zamanında” sözcükleriyle sıkça hatırlatma yapar, bir nevi öğüt verirdi.
Çocuktum, daha ilkokul sıralarında kendi kendime sorardım. Babam bunu neden bu kadar sık söylerdi? Mantıklı bir cevap bulamazdım. Orta okul çağına geldiğimde merakım daha da arttı ve bir gün doğrudan kendisine sordum. Bana anlattıklarından öylesine etkilenmiştim ki hala kelime kelimesine aklımda.
“Bak oğlum dinle!” diye başlamıştı. “Dün-bugün-yarın zaman gerçeğinin ayrılmaz üçlüsüdür. Üçüz kardeş ya da sonsuz zaman yolculuğunda kol kola giden üçüzler... Birbirlerinden ayrılmaz, kopmaz iseler de, üçünün de değeri ayrıdır. Bu nedenle her birini hem birlikte hem de ayrı ayrı değerlendirmeliyiz.
Dün attığımız olumlu ve mantıklı adımlar bugünümüzü doğru düzgün geçirmemizi sağlar. Dünü görmezden gelemeyiz. Dün bugünden kopuk değildir. Bugün de attığımız olumlu ve olumsuz adımlar, verdiğimiz kararlar da aynı şekilde yarınımızı şekillendirir. O nedenle, yapacağın her iş için önce düşün. İyi bir plan yap. Sonra adımını at ve her şeyi zamanında yap!.. İşte hayatın sırrı budur evladım!..”
Yaşım ilerledikçe babamın bu iki, üç kelimeye sığdırdığı yaşam felsefesini daha derinlemesine anladım. Hem iş hem de sosyal hayatımda vazgeçilmez prensibim oldu. Ona müteşekkirim!..
Yine gençlik yıllarımda bir kitapta rastladığım, ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Ne içindeyim zamanın” şiirindeki
Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında
dizelerinin de dünü, bugünü, yarını içinde barındıran bölünmez bir anı yaşadığımız gerçeğini bir kez daha kavradım.
Aslında insan, zaman dışında hiç bir kaynağa eşit oranda sahip değildir. Zaman kıt bir kaynaktır. Bir kez tüketildi mi, tekrar tüketilme şansı yoktur. Zaman ölçülemeyen bir sonsuzluktur. Geçmişi değiştiremeyiz ancak ders alabiliriz. Ne kadar ders alabilir ve ne kadar kendimizi eğitebilirsek, yaşadığımız bir sonraki anı da o denli pişmanlık duymadan yaşarız. Bugün attığımız adımlar, yaptığımız planlar, aldığımız kararlar yarının resmini ortaya koyar.
Kaynağını hatırlayamadığım, “Bir bugün iki yarına bedeldir. İki günü eşit olanın bir günü kayıptır” deyişi, yalın bir gerçeği yansıtır. “Bugün” halen elimizde mevcut zaman dilimidir. “Yarın” ise hayal edilen bir şimdidir. Zihnimizin geleceğe ait projeksiyonudur. Bugün dünden iyisini yapmak ve yarın daha da iyisini yapmak zorundayız.
İnsan her zaman ilerlemek, yenilenmek, yeni şeyler öğrenmek ister. Genelde ilk adımı atmakta zorlanır. İlk adımı atmadan asla ilerleyemeyiz, olduğumuz yerde sayarız. Yaşam zordur. Gittikçe de zorlaşmaktadır. Ancak güzel yanı her gün, her an ilk adımı atma şansını verme bonkörlüğüdür. Bu bizlere bir armağandır.
Okuyacağımız bir kitap yaşamımızı değiştirebilir. İzleyeceğimiz bir tiyatro eseri düşüncelerimize yeni bir yol çizebilir. Alacağımız bir telefon önemli bir ilişkinin habercisi olabilir. Dileyeceğimiz bir özür bir gönül yapar. Katıldığımız bir konferans, soracağımız bir soru, edineceğimiz bir bilgi yaşamımıza yeni kapılar açabilir.
Bunlar hep ilk adımlardır. Arkası gelir. Bizi nereye götüreceğini, hangi aşamaları yaşatacağını bilemeyiz. Bu adımlarla zengin tecrübeler edinir, kimi zaman hayal bile edemediğimiz olanaklara kavuşuruz. İlk adımdan önce, kararsızlık içinde, korku ile donup kalmak hatadır. Bilmeliyiz ki, adımlarını cesurca atan, çalışan, ilerlemek isteyen her kuluna Allah yardım eder. Yeter ki o iyide ve doğruda olsun.
Yaşadığımız sürece bize pek çok imkan sunulur. Hayat, “işte fırsat sana. Düşün, aklını kullan ve girişimde bulun. Çalış, çabala yeni imkanların yolunu bul,” der. Biz bu imkanların farkına varıp, üzerinde düşünüp, ilk adımı atmaz isek, fırsat uçup gider.
Atamadığımız her adım, boşa geçen her zaman dilimi mutsuzluk getirir, hedeflerimizden bizi uzaklaştırır. İnsan küçük adımları küçümsemek eğilimindedir. O nedenle de ilk adımlar çok zordur belki de... “Başlamak bitirmenin yarısıdır,” deyişi de bu gerçeğin en doğru ifadesidir.
İnsanımızın maalesef “Erteleme” özelliği var. Bunu kabullenip, bilincine varıp, yenmeli ve değiştirmeliyiz. “Dün” tecrübedir ve “Bugün” dünün öğrencisidir. Eğer dünden doğru ders almışsak, bugün yeni bir bilgi ve tecrübe edinmiş oluruz. Dünü silemezsin, yarını yazabilirsin, bugün ise fırsattır, kullan!..
Unutmamalıyız, dünya üç gündür; dün, bugün, yarın... Bu üç günde insana her sabah 24 saat ya da 1440 dakika sunulur. Bir hediyedir. Çoğunlukla bunun değerini bilmeyiz. Aldığımız nefesin, içtiğimiz suyun, yaşadığımız doğanın değerini bilmediğimiz, unuttuğumuz gibi...
Her bir dakika, her bir saat bizim için, insanlık için, dünya için iyi, doğru ve yararlı işler yapma, üretme, yenilikler bulma fırsatıdır. İnsanlık için ter döken hem kendi geleceğini hem insanlığın geleceğini aydınlatır.
Diyor ki Mevlana:
Yarın yaparım, yarın yaparım deme! Bugün de dünün yarınıydı, ne yapabildin?