Yaşadığımız Anı Iskalamayalım
-
01.08.2017
Geçmişte yaşamak, gelecek tasası ile aklımızı meşgul etmek, karşımıza çıkan insanları otomatik bir gözlemci edasıyla yargılamak bize yaşadığımız anı ıskalatır. Güzel bir manzara, doğanın sunduğu renk, koku ve tasarım zenginliği karşısında mutlu oluruz. Bakmayı sürdürdüğümüzde, salt bu güzelliği düşünüp, doya doya seyrediyorsak sorun yoktur. Karşımıza çıkan nimetten “Tam olarak yararlanıyoruz,” demektir. Kısaca, “Farkındalık Boyutu”ndayızdır.
Oysaki aynı anda, ertesi gün olacakları ya da geçen hafta yaşadıklarımızı düşünüyorsak, mutluluk kaybolur. Farkındalık da yok olur. Zihnimiz kendini esir almış düşünce ve duyguların girdabındadır. İnsanın yapısında var olan bir gerçektir; kişi baktıklarını göremez, yalnızca zihin meşgalesine dalmıştır ki, o güzellik onun için sadece bir görüntüdür.
Kimi zaman düşüncelerimizin, duygularımızın esiri oluruz. Zihnimizde dolanır dururlar ve bizi yönetirler. Karşımızdaki güzelliklerin, içinde bulunduğumuz anın özelliklerini, yaşamımıza yapacağı olumlu katkıları anlayamaz, düşünemez ve yorumlayamayız. Bir nevi, “Uyur gezer” durumundayızdır.
Bir “doğu felsefesi” olan ve “Psikoterapi” yöntemi şeklinde yaşamımıza giren “Farkındalık” içinde bulunduğumuz andaki deneyimin bilincinde olma ve onu kabul etme anlamına gelir. Farkındalık boyutundaki kişi, kendi duygularını, düşüncelerini gözlemler. Dışarıdan biri gibi bakar onlara. Düşünce ve duygularını reddetmez, onları yargılamaz, bastırmaya çalışmaz.
Farkındalık dikkati yoğunlaştırmayı içeren bir yöntemdir. Bilinçli olarak dikkatin geliştirilmesi söz konusudur. Kavrama ve anlama yetisi, açık olmak, tarafsız kalmak, yargılamamak, kişi ve olayların üzerinde durmamak, olduğu gibi kabul etmek gibi alışkanlığı ile birleştiğinde, dikkatin yoğunlaşması, huzurlu bir farkında olma hali kazanmak kolaylaşır.
Farkındalık hoş olmayan tecrübelerden rahatsız olmamayı sağlar. O anda olanlara karşı tepkisiz ya da en az tepkide olacağımız için, acı çekme, üzülme, dertlenme eğilimimiz önce azalır ve zaman içinde de sıfır düzey durumuna iner. Bu durum mutluluğumuza önemli bir katkıdır. Yoldur... Olumlu ya da olumsuz, geçmişi anlık zaman dilimleriyle ve tümüyle olduğu gibi kabullenir.
Tüm dikkati içinde bulunduğu ana yoğunlaştırmak yalnızca o anda yaşamak kişiye;
Enerji
Anlayış
Doğal bir hoşnutluk hali
Mutluluk ve huzur verir.
Mutsuzluğu yaşayan insanlar, çoğunlukla geçmişteki yaşananlardan pişmandırlar, üzgündürler ya da suçluluk hissederler. Kaygılı insanlar da gelecekten korkarlar. Genel olarak bizler de yaşadığımız andan uzaklaştıkça çektiğimiz acı artar. Zihinsel aktivitelere dikkatimizi harcadıkca günlük düşlere kapılırız. Hayaller kurar, günlük realiteden uzaklaşırız.
“Farkında” olan kişi ise acı veren zihinsel aktiviteyi durdurur, geçmişi olduğu gibi kabul eder, yargılamaksızın içinde bulunduğu ortam ve kişileri kabullenir.
Farkındalık becerisinin en özel tanımlaması, dışımızda ve içimizde olanlara dair algılama düzeyimizi, gücümüzü peş peşe oluşan anlardan korumaktır. Bunun sonucunda o anlarda berrak/net ve azimli bir bilinç hali, “Uyanık Duruş” kazanılır.
Üst düzey farkındalık becerisi kazananlar, yaşama yeni bir bakış açısı ile yaklaşırlar. Dil, din, ırk ayırımı yapmadan insanlarla, dünya ile, evren ile ve bunların doğal sonucu Tanrı ile manen bütünleşirler. Onlar için mutluluk kavramı yeni bir boyut kazanır.
Bu boyut, “En büyük mutluluk” olarak tanımlayabileceğimiz, insana ve evrene hizmet etmektir. Dünyadaki cennet budur ve o kişi, gece gündüz mutlu, huzurlu, enerjik ve sevgi dolu yaşamanın da anahtarını bulmuş demektir.