Teknolojinin Kurbanı Olmayalım


  • 01.05.2015

    İş hayatımın ya da sosyal ilişkilerim gereği, günlük programım içerisinde yaklaşık 40 – 50 kişiyle iletişim kurarım. Sağ olsun, eş dost telefonla arar, gelir, gider. Ben de öyle... Ararım, giderim ya da çeşitli sosyal ortamlarda buluşur konuşuruz. Dikkatimi çeken, özellikle son yıllarda rutin konular üzerine tartıştıktan sonra en çok sorulan hatta masaya yatırılan konu “Ne oldu bize?” ile başlar oldu.

    Gerçekten ne oldu bize!?.. Herkesin yüzü asık ve mutsuz. Gülümsemeyi bile unuttuk. İnsanlar kendilerini yalnız hissediyorlar. Yalnızların sayısı hızla artıyor. Öte yandan acı bir gerçek ki, insan insandan kaçıyor. 

    İnsanoğlu gizemli bir varlık. Çok yönlü ve çok boyutlu... Yukarıda fotoğrafını çektiğim “insanın yalnızlığı” ve “insanın insandan kaçması” gerçeğini medeniyetin ve modern dünyanın sorunu olarak kabul edersek, çözümlerinin ve yaşamda uygulanmasının pek de öyle kolay olmadığını görürüz. 

    Sorunlar yaşadığımız çağa göre değişiyor. Yeni çağlar yeni sorunları da beraberinde getiriyor. Örneğin, ülkemizde işsizlik, ekonomik sıkıntı, trafik, stres, depresyon, insanın insana güvenmemesi ne kadar müzmin sorunumuz ise de yeni çağın bize getirdiği yepyeni sorunlarla da baş etmek zorundayız.

    Yalnızlık... Obezite... İnsanın insandan kaçması... İşte modern yaşam bunları omuzlarımıza yüklemiş durumda.

    Teknolojik gelişmelerin yaşamımızı daha mutlu bir düzeye çıkaracağını umuyorduk, oysa bize “Bireysel Yalnızlık” sundu. Yalnızlıktan da öte, birbirimizden kaçar olduk. Hatta bir selamı bile esirgiyoruz. Toplumdaki mutsuz insan sayısı arttı. Giderek hızlanan şehir hayatı, zorlaşan yaşama koşulları, insanı sürekli yoran günlük sorunlar, ödenmesi gereken ve günü gününü tutmayan faturalar, hava kirliliği ya da kısa zamanda çok iş bitirme telaşı...

    Şehirleşmenin bir diğer negatif etkisi de, birey için zamanın hızlı akışıdır. Hayat pahalıdır ve küçük yerleşim birimlerine kıyasla daha yorucudur. Sosyalleşme büyük şehirlerde çok zordur ve insan otomatikman yalnızlığa itilmektedir.

    Pek akla gelmez ama yalnızlık zamana uyum sağlamış ve kendini modernleştirmiştir. İnsanlar bunu normal ve en iyi yaşam tarzı olarak düşünmeye başlamışlardır. Oysa yalnızlık bir çok ruhsal ve bedensel rahatsızlığın nedeni ve başlangıcıdır.

    Günümüz insanı, yaşadığımız çağın gereği olarak, her şeyi bilmek, duymak, okumak, izlemek zorundadır. Tüm bunları da başkalarıyla iletişim kurmadan tek başına yapmak olgusuyla karşı karşıyadır. Konuşacak, dertleşecek, yaşamı paylaşacak kimseyi bulamamaktadır. Günler boyunca, haftalarca hiç kimse ile karşılıklı sohbet ortamını paylaşamadan yaşamak insan ruhunu hasta eder.

    Günümüzde insanları yalnız olmaya zorlayan o kadar çok neden var ki!.. Belli aktörler tarafından, bireyselleştirmeyi yaygınlaştırmak düşüncesi topluma enjekte edilmektedir. Kitle iletişim araçları, topluma örnek alması gereken modeller sunmaktadır. Bu girişimin siyasi, sosyolojik ve psikolojik nedenleri ile metotları üzerinde çalışmalar yapılmalıdır. İnsanlar bu hususta düşünce tembelliğinden uyandırılırsa ne iyi olur!..

    Doğanın bozulması, hava ve su kirliliği, ağaç katliamı nasıl geleceğimizi tehdit ediyorsa, insanın doğal davranışlarının, aile yapısının bozulması ve kopması da aynı oranda geleceğimiz için bir tehdittir. İnsanın özü, içi, manevi değerleri, aile ve topumdan gördükleri temiz, sencil düzeyde, insancıl ise o insan doğayı bozamaz. Aklından bile geçiremez.

    Global düzeyde toplumların has ve orjinal yapısının bozulmasını önlemek için ciddi, bilimsel, geniş kapsamlı çalışmalar yaygınlaştırılmalı ve duyurulmalıdır. Kitle iletişim araçları, kolay ulaşılabilen anlık tatmin ve mutluluklar yaşatan popüler kültür anlayışını, öğelerini oluşturan en önemli unsurlardır.

    Yaşadığımız dünyada sosyal ihtiyaç olarak karşılıklı oturup sohbet etmek yerine televizyon izlemeyi tercih eden, sokağa çıkmayı asgari düzeye indiren pek çok insan var. Günümüzde banka işlemleri, haberleşme, kurumsal işlemler hatta alış veriş bir “TIK” ile çok kolay ve parmaklarımızın ucunda. Bu geldiğimiz noktanın, yaşamı son derece kolaylaştırıyor gibi görünse de, insanı tembelleştirdiği, yalnızlığa ittiği de bir gerçektir.

    Bu yaşamı seçenleri “Teknoloji Kurbanları” olarak değerlendiriyorum. Teknoloji, günlük yaşamı özellikle cep telefonu ve internet kullanımı ile doğrudan etkiliyor. Olumlu yönünden baktığımızda tabi ki internet ve cep telefonu gibi günlük yaşamımızın ayrılmaz parçası haline gelen bu  yenilikleri suçlayamayız. Ancak bunları sosyal birliktelikten, insanlardan kopmadan kullanabilmeyi öğrenmeliyiz.

    Yalnızlık, boyut değiştirerek modern yaşamın vazgeçilmez bir parçası, gerçeği haline gelmemeli. İnsanların karşılıklı ilişkilerinin, bire bir konuşmalarının, görüşmelerinin yerini hiçbir elektronik “TIKLAMA” alamaz. “insan insanın pasını alır,” derler ki, çok doğrudur. Üzgün ve mutsuz iken neşeli bir dostunuzla birlikte olmaya çalışın. Yarım saatlik bir sohbetten sonra dönün ve iç dünyanıza bir bakın; orada neşe, enerji ve sevgi bulacaksınız.

    Düşüncelerime noktayı koymadan diyorum ki, teknolojiden olabildiğince yararlanalım ama teknolojinin kurbanı olmayalım. İnsan olmayı, insan kalmayı, insanı sevmeyi unutmayalım.